Evlilik ve Boşanma Sürecinde Bağlanma

Evlilik ve Boşanma Sürecinde Bağlanma
Bağlanma kuramı, çocukların anneleri ve/ veya bakıcıları ile kurdukları ilişkide stresli veya yardıma ihtiyaç duydukları zamanlarda aldıkları destek ve bakımın, çocukluktan sonra da kurulan ilişkilerde belirleyici olduğunu savunur.
Kişi annesi ile kurduğu ilişkiyi baz alarak herhangi bir ilişkide kendisini ve karşısındakini algılayacak iki model oluşturur.
Eğer kişi çocuklukta ihtiyaçları karşılanmış, yaptıkları değerli görülmüş ise, kendisini sevilebilir, sevilmeye layık ve bir ilişki içindeyken destek alabileceği şekilde destek görür.
Bunu tam tersi, çocuklukta yaptığı işler beğenilmeyen, uygunsuz bulunan çocuklar büyüdüklerinde kendilerini sevilmeye layık olmayan ve destek alamayacak şekilde değersiz hissedebilir.
İlişki içerisinde diğer kişi de yine temel bakıcının destekleyici veya destekleyici olmamasına göre ‘destekleyici’ ya da ‘güvenilmez’ olarak algılanır.
Araştırmalar güvenli bağlanma stili olan kişilerin hem daha sadık ve mutlu yakın ilişkiler yaşadıklarını hem de ilişkide karşılaştıkları sorunlara karşı daha yapıcı çözüm modelleri geliştirdiklerini göstermektedir.
Uzun soluklu, kişilerin kendilerini mutlu ve ilişkilerini doyumlu buldukları evliliklerin ortak özelliği ; ‘EVLİLİKTE ORTAK ALAN’ varlığının fazla olmasıdır. ‘ORTAK ALAN’ ise evliliklerde başından var olmayabilir, sonradan oluşturulabilir.
Ortak alan’da;
- Evliliği oluşturan bireylerin değer yargıları,
- Hayata bakış tarzları,
- Karşılıklı yapılan fedakarlıklar,
- Benzer problem çözme becerileri yer alır.
Yani; bir evliliği sürekli ve tatminkar kılan; baştan bu ortak alana sahip olmaktansa, bu ortak alanı ilişki içerisinde inşa ediyor olmaktır.
Bir örnek vermek gerekirse; para harcamayı çok seven, alışveriş yaparak mutlu olan, paranın harcanmak için olduğunu düşünen bir erkekle, hayatta tasarrufun çok önemli olduğunu savunan, kendini güvende hissetmek için, para biriktirmenin gerekli olduğunu düşünen bir kadının evli olduklarını düşünelim. Bir kadın ve erkek para konusunda sürekli kavga etme veya hayata ortak bir pencereden bakma yollarından birini seçebilirler. Ortak bir bakış açısı geliştirmek için kadının ve erkeğin hem kendilerini, hem de karşılarındakinin istek ve ihtiyaçlarını önce tanıması ve daha sonra hem kendi hem de karşılarındakinin ihtiyaçlarının karşılanması için neler yapılabileceği ile ilgili olarak konuşabiliyor olmaları gerekmektedir.
Peki, çocuklukta oluşturduğumuz bir bağlanma stili romantik ilişkilerde ve daha sonrasında da evliliklerde nasıl etkili olabilmektedir?
Öncelikle güvenli bağlanma stili kişinin kendisini karşındakine daha çok açmasına, paylaşmasına, onunla daha yakınlaşma arzusuna sahip olmasına; bunun daha da güvenilir, yakın ve tatminkar bir ilişkiye neden olduğunu söyleyebiliriz.
Bağlanma stili ile olumlu ve olumsuz duyguları ifade etme arasında da bir ilişki olduğunu biliyoruz.
Güvenli bağlanma stiline sahip kişiler olumsuz duygulardan ziyade, daha olumlu ve duruma daha uygun duygular paylaşmaktadırlar ki bu da beraberinde daha tatminkar bir ilişki getirmektedir.
Bunun dışında, yine güvenli bağlanma stiline sahip yetişkinler karşılarındakinin davranışlarını daha destekleyici olarak görme eğilimindedirler.
Ayrıca, kişinin samimiyet derecesinin de yakın ilişkilerde etkili olduğu görülmektedir. Güvenli bağlanma stiline sahip kişilerin daha samimi oldukları, bunun sonucu olarak da daha doyurucu ve tatminkar ilişkiler yaşadıkları bilinmektedir.
Romantik ilişkilerin ve evliliklerin sürekli ve tatminkar oluşunun kişinin duygularını yönetebilmesiyle ilişkili olduğu bir gerçektir. Kişinin duygularını yönetebilmesi de yine bağlanma stili ile ilişkilidir.
3 grup davranış hem çocuklar hem de yetişkinler için tehdit oluşturmaktadır.
- Açlık, yorgunluk ve hastalık.
- Çocuklukta annenin, yetişkinlikte de eşin reddedici tutumu, orada bulunmaması, terk etmesi veya yeterince dikkatli olmaması.
- Çevredeki değişiklikler ile ilgili olan alarm durumları. (Örneğin; arkadaşlarının kişiyi eleştirmesi veya bir sosyal çevreden dışlanmışlık duygusu)
İnsan ne olursa olsun eninde sonunda kendisine onu tehlikelerden koruyacak ve de çevresini keşfetmesinde ona yardımcı olacak ‘güvenli bir liman’ arayışındadır. Peki bağlanma stili bebeklik/ çocukluk dönemlerinde oluştuğuna göre ve genellikle eş seçiminde kişinin başlangıçtaki yani anne/bakıcı ilişkisine benzer bir durumu sürdüreceği bir seçim yaptığına göre evlilikler neden boşanma ile sonuçlanmaktadır?
Klinik çalışmalar bize evliliklerin problemli olarak görüldüğü üç farklı evreden söz edebilmemize olanak sağlamaktadır.
- Evliliklerin %30-40 kadarı ilk 5 yıl içinde sona ermektedir.
- Evliliklerin boşanma boşanma ile sonuçlandığı ikinci dönem kişilerin 30-40 yaş aralığında olduğu dönemdir. Tarafların hem çocuk yetiştirme hem iş baskıları, kişisel olgunluk ve gelişme konuları ile meşgulken hem de farklı açılardan streslerini ve hayatlarını yönetemiyor olmaları bu dönemdeki boşanma artışlarını açıklayabilmektedir.
- Boşanmaların daha sık görüldüğü bir başka dönem de çocukların evden ayrılma dönemleridir. (Okul- evlilik gibi çeşitli sebepler)
Boşanma ile sonuçlanan ve sonuçlanmayan evlilikler arasındaki farklılıklar
- Bireylerin birbirlerinin istek ve ihtiyaçlarını daha iyi anladıkları, bunların paylaşılabildiği evlilikler daha sürdürülebilirdir.
- Kişinin karşısındakinin ihtiyaçlarını anlayabilmesi hem sözel hem de davranışsal ipuçlarının değerlendirilmesi ile yakından ilgilidir. Bu da kişinin etrafına, çevresine karşı duyarlı olmasını gerektirir.
- İyi iletişim becerilerinin yanı sıra karşılıklı rol beklentileri de evliliklerin boşanma ile sonuçlanmasında etkilidir.
- Özellikle kültürel, sosyal farklar ve büyük yaş farklılıkları evliliğin bitmesinde önemlidir.
- Bireyin anne babasının evlilik modeli de sonu boşanmaya varan evlilikler yapmasında etkili olan diğer faktördür ( Nesiller arası sistem)
- Araştırmalar bize anne- baba boşanmasının değil de, anne babanın bitmeyen, devam eden problemlerinin bireyin romantik ilişkisine, dolayısıyla da evliliğine ket vurduğunu göstermektedir.
- Boşanan anne- babanın çocuklarının bir ebeveynle bile olsa güvenli bağlanmaya sahip olması, doyumlu, sürdürülebilir bir romantik ilişki yaşayabilmesi için yeterlidir.
- Bunların dışında, erken yaşlarda evden ayrılmak için yapılan evlilikler, evlenme öncesi hamilelik nedeniyle yapılmış evlilikler, düşük gelir seviyesinin olduğu evliliklerin de boşanmayla sonuçlanma olasılığının yüksek olduğu görülmektedir.
- Boşanmayı bir alarm yani kriz durumu olarak tanımladığımızda da, bireyin bağlanma stilinin bu süreçle başa çıkabilmesinde ya da çıkamamasında, dolayısıyla ruh sağlığını koruyabilmesinde ya da koruyamamasında etkili olacağını söyleyebiliriz.