İlişkilerle Yaralanır, İlişkilerle İyileşiriz

İlişkilerle Yaralanır, İlişkilerle İyileşiriz
Her şey göbek bağımızın kesildiği o an başlar. Kaçınılmaz bir teslimiyetle ilişkiler ağının içine fırlatılmışızdır. Dönüşü olmayan bir fırlatılmışlıktır bu. Anne karnında her şeye bir başımıza yeten, o korunaklı halimizin yerinde yeller esmektedir. Acıksak da, huzursuz olsak da bunu belli etmenin yollarını aramanın vaktidir şimdi.
Şanslıysak, güvenli kollarda fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarımız tutarlı biçimde karşılanır. Fakat şanssızsak, dünya bizi afallatmaya erken başlar. Yine fakat, hangi türde ilişki kurmaya başlarsak başlayalım, ‘ ilişki’ olmadan varoluşumuzun da mümkünsüzlüğünü biliriz.
Bu öğrenme süreci doğumumuzla başlar, son nefesimize değin evrile evrile devam eder. Lakin, dünya ve en yakınlarımızla kurduğumuz o ‘ilk zamanlardaki’ ilişkilerin pek unutulmaya hevesi olmaz. Onlar ki, yetişkinlikte kurduğumuz sosyal ya da romantik ilişkilerin bel kemiğidir.
Önümüzde iki yol vardır: Ya ilişkilerimize güvenli bağlanıp ‘dünya ve insanlar güvenilirdir’ demek ya da güvenmekten korkup ‘dünya ve insanlar güvenilir değildir, her an bana zarar verebilirler’ diyerek uzaklaşmak. İlkini deneyimlemek genel anlamda hayatı deneyimlemek, ıskalamadan yaşayabilmektir. İkinci ise ruhun asitidir; yakar, eritir.
Güvensizliği güvenli hale getirenin en kestirme yolu yaşadığımız döngülerin ve duygularımızın farkında olmaktan geçer. Bu da kişinin kendisine dair uyanık olmayı beraberinde getirir. Bizi neyin örselediğinin ayrımını iyi yapamazsak sorumlu olan hep bir başkası, çevre, koşullarımız ya da kader olur.
Duygularının ve döngülerinin sorumluluğunu almaktan korkma güzel insan. O sorumluluk ki, acı da ondadır şifa da…